SON DAKİKA

İstanbul Haberci Gazetesi

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR ?

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR ?
Bu haber 27 Ağustos 2020 - 23:48 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Son zamanlarda ülkemizin gündeminde olan ve çokça tartışılan İstanbul Sözleşmesi maalesef bazı kesimler tarafından tam bilinmemekte, yanlış anlaşılmaktadır. Bazı kişiler tarafından da kendi bakış açıları doğrultusunda sözleşmenin iptali için olumsuz yorumlar yapılmakta, sözleşme maddeleriyle alakası olmayan çarpıtıcı demeçler verilmektedir.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti ve ev içi şiddetin önlenmesini konu alan bununla mücadele için hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk Uluslararası belgedir. 46 Avrupa ülkesinin bulunduğu Avrupa Konseyinin ortaklaşa düzenlediği bir sözleşmedir. Avrupa Birliği ile bir alakası yoktur. Avrupa Konseyi ülkeleri arasında ilk Türkiye onayladığı ve İstanbul’da imzalandığı için adı “İstanbul Sözleşmesi” olarak geçer.

İstanbul Sözleşmesi’ni daha iyi anlamak ve kavrayabilmek için hangi süreçlerden ve evrelerden geçildiğini, neden böyle bir sözleşmeye ihtiyaç duyulduğunu öncelikle bilmemiz gerekiyor.

Birleşmiş Milletler 1979 yılında, daha sonra 170 ülkenin de dahil olduğu 9 temel insan hakları maddelerinin bulunduğu, kadına karşı her türlü ayırımcılığı ortadan kaldırmayı hedefleyen  “CEDAW Sözleşmesini” oluşturdu.

Uluslararası kadın hakları yasası olarak kabul edilen CEDAW Sözleşmesi; sözleşmeyi imzalayan ülkelerde, kadın haklarını güvence altına alınmasını isteyen, kadın erkek eşitliğini hedefleyen, kadının toplum içerisindeki durumlarını iyileştiren, iş-eğitim-sosyal ve siyasi olarak güçlenmesini sağlayan en büyük araç olarak bilinip sözleşme kapsamında çalışmalara başlandı.

CEDAW Sözleşmesi,

  • 19 Aralık 1979 tarihinde kabul edildi.
  • 1 Mart 1980 de imzaya açıldı.
  • 1981 yılında ise yürürlüğe girdi. Türkiye’de de 1985 yılında imzalandı.

Daha sonra tüm dünyada kadına şiddetin, tecavüzlerin, çocuk istismarının ve cinayetlerinin artmasıyla özellikle Avrupa’da bu olayların artmasıyla, bu sözleşmenin, kadına şiddet konusunda eksik olduğu gözlemlendi.

Bunun üzerine Avrupa Konseyi bu sorunlardan dolayı yeniden çalışmaya başladı. 47 Ülkeden oluşan Avrupa konseyi ( ki çoğu kişi bunu Avrupa Birliği ile karıştırmaktadır. İkisi tamamen farklı kuruluştur. )  2000 yılından itibaren kampanya başlatarak 8 kişilik bağımsız bir ekip kuruldu. Bu ekip içinde Türkiye’den Prof. Dr. Feride Acar da yer aldı. 2000 -2008 yılları arasında var olan uygulamalara bakıldı, tüm ülkelerin mevzuatları incelenerek tespitler yapıldı ve CODAW Sözleşmesi’nde eksik olan kadına şiddet konusu ele alındı. Sonuç olarak bütün dünyaya örnek olacak, hukuki bağlayıcı olan, kadına şiddetle ilgili 2008 yılında yeni bir sözleşmeye ihtiyaç duyulduğuna karar verildi.

Bu arada Avrupa Konseyi yaptığı araştırmalarda, Türkiye’nin Kadınları koruma anlamında yetersiz olduğunu, kadın haklarının ihlal edildiğini, devletin kadınları koruyamadığına kanaat getirince 2009 yılında tarihe “Opuz  Kararı” olarak geçen  Nahide Opuz davasındaki kararda, kadına yönelik aile içi şiddet nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince Türkiye aleyhine olumsuz karar verildi.

Nahide Opuz ve annesi yıllardır, eşinin şiddetine maruz kalmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’nin şiddet gören bir kadını, defalarca savcılığa başvurduğu halde, kocasından koruyamayadığına hükmetmiş ve Türkiye’yi tazminata mahkûm etmiştir.

Bu karardan sonra,  Avrupa konseyi 2009 – 2011 yılları arasında kadına yönelik şiddet ile ilgili çalışmalar gerçekleştirdi. Bu çalışmalara Türkiye Cumhuriyeti adına Prof.Dr Feride Acar görevlendirildi. Kendisi yeni hazırlanan Avrupa Konseyi Sözleşmesini inceledi ve düzenledi.

Sözleşme, CEDAW prensipleri üzerinden hazırlandı ve Türkiye bu süreçte hep ön safhalarda yer aldı. Sözleşme ilk defa Türkiye tarafından onaylandı ve hepimizin bildiği gibi İstanbul’da imzalandığı için adı  “İstanbul Sözleşmesi” oldu. İstanbul Sözleşmesi için ardından 6284 Sayılı Kanun çıkarıldı. Bu Kanun da tüm partilerin desteği ile onaylandı.

Sonuç olarak,

Sözleşmeye ilişkin, aile birliğimizi bozması,  örf ve adetlerimizi yıkması, boşanmaların önünü açması gibi dayanağı olmayan söylemlerle farklı algı yaratmak isteyenlerin yeterince bilgi sahibi olmadıklarını düşünüyorum.

Biz kadınların 1934 yılında elde ettiği seçme ve seçilme hakkımızdan sonra tarihteki en büyük kazanımımız olan kadın haklarımızı temsil eden İstanbul Sözleşmesi’ni baltalamaya çalışıyorlar.

Bu zamana kadar zorluklarla kazanılan haklarımız,  geçmişte büyük bir erdemle nasıl onaylandı ise şimdi tüm yetkililerimizin de aynı kararlılık ve hassasiyetle “KADINA ŞİDDETE DUR DE!” mek için sözleşmenin yürürlüğe girmesini sağlamalarını temenni ediyorum.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINI KORUYAN VE ŞİDDETE KARŞI KAZANILAN HAKTIR!

Fatma DUMAN

KADGÜÇDER ( Kadın ve Güç Derneği )

Kurucu Başkanı

Etiketler :
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER